10 Haziran 2017 Cumartesi

Psikoterapi yöntemleri arasından belirli bir yaklaşım benimsemenin artı ve eksileri nelerdir?

         
Psikoterapi pek çok kaynak tarafından tanımlanan fakat çoğu zaman da, kullanılan yaklaşımlar sebebiyle bu tanımlara uygun olmayan bir kavramdır. Türk dil kurumunun, ansiklopedilerin, yazılan Türkçe sözlüklerin psikoterapi tanımlamaları son derece güvenilir kaynaklar olmalarına rağmen zaman zaman eksik kalabilmektedir (Köroğlu,E. ve Türkçapar,H., 2013). Psikoterapi, başvuruda bulunan kişinin veya kişilerin bilişsel çarpıtmalarının düzeltilmesi, çektikleri bunaltı ve çökkünlük gibi ruhsal sıkıntılarla baş etme becerilerinin artması için, bu konuda özel eğitim almış kişinin (terapistin) veya kişilerin (terapistlerin) bir arada uyguladığı, yöntemleri belirlenmiş olan, daha çok karşılıklı görüşmeye dayalı, kişiler arası etkileşim süreci olarak tanımlanabilir (Köroğlu, E., 2013). Bu tanımlama bile oldukça kapsamlı olmasına rağmen, bazı psikoterapi yaklaşımları bu tanım kapsamında değerlendirilmeyebilir. Kullandıkları yöntemlere göre terapistler, psikoterapi tanımını bir nevi kendileri de oluşturmaktadırlar. Örneğin, grup psikoterapilerinde, terapist gerekli yetkinliğe ulaştıktan sonra benimsemiş olduğu yaklaşım veya yöntem ile grup terapisi uygulayabilmektedir (Yalom, 2002). Hümanistik, bilişsel davranışçı, psikodinamik yaklaşımlardan veya diğer psikoterapi yaklaşımlarından birini seçerek kendi yöntemi olarak kullanabilmektedir (Yalom, 2002). Bireysel terapilerde de belli bir yaklaşım ile çalışan terapistler olduğu gibi eklektik terapiler kullanan uzmanlar da bulunmaktadır.
Psikoterapi yöntemleri arasından belirli bir yaklaşım benimsemek, terapistin kişisel özellikleri ile doğrudan alakalı olabilmektedir (Köroğlu,E. ve Türkçapar,H., 2013).  Bu gün kullanılan pek çok hatta yüzlerce psikoterapi yöntemi mevcuttur, ancak ruh sağlığı alanında çalışan ve uzmanlaşan kişilerin kendi özelliklerine göre, uygun terapi yöntemini seçip bu konuda derinlemesine bilgi sahibi olması, terapistin mesleki açıdan daha olumlu etkilenmesine yol açabilmektedir. Söz gelimi, görüşmeler sırasında etkin ve daha yönlendirici olmak isteyen, görüşmelerin yapılandırılmış bir şekilde ilerlemesini uygun bulan, rasyonellik ve bilimsellikten haz eden kişilerin Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemlerini kullanmayı tercih etmesi muhtemeldir (Köroğlu,E. ve Türkçapar,H., 2013).

Terapistin belli başlı psikoterapi yöntemlerini öğrenerek aralarından kendine uygun olduğunu düşündüğü yöntemi seçmesi birçok açıdan önem teşkil edebilir. Psikanalitik Terapi yöntemini benimseyip aktarımları ve çatışmaları ile derinlemesine çalışmak ve bu konuda uzmanlaşmak isteyen terapistler olabileceği gibi, kişinin çözmekte zorlandığı sorunları değerlendiren, yapılandırılmış ve kısa süreli terapi yöntemlerinden Sorun Çözme Terapisini de kullanan uzmanlar olabilmektedir (Neale ve Davidson,1998). Bu durum da yukarıda bahsedildiği gibi, psikoterapi alanında uzmanlaşan kişilerin kendi yöntemlerini seçmeleri ile süregelmektedir.

Tek bir yöntemle çalışmanın olumlu yanlarından biri, terapistin hali hazırda bulunan onlarca terapiyi öğrenmek ve yetkin bir şekilde kullanmak için harcayacağı enerji ve zamanı tek bir yönteme yöneltmesi ve bu alanda çalışması durumunda, benimsemiş olduğu yöntemi daha yüksek bir başarı oranı ile uygulayabilme ihtimalidir. Ayrıca, tercih ettiği psikoterapi yöntemini icra etmeyi sevmesi de terapi sürecinde olumlu bir pekiştireç olabilmektedir. Bir psikoterapi yönteminin tüm detaylarını öğrenip etkin bir şekilde kullanabilmekle beraber, tek bir terapi yöntemini benimsemiş psikologlar/ psikiyatristler bunu bütün çalışma hayatlarında kullanacakları için teorik bilgileri ile paralel olarak deneyimleri de artacaktır. Birden çok terapiyi farklı psikopatolojiler için kullanan uzmanların da deneyim ve uzmanlık açısından gelişmeleri de olasıdır ancak her birinde yetkin olmaları için daha uzun zamana ve çok daha fazla deneyime ihtiyaç olduğunu düşünmekteyim. Tek bir terapi yöntemi benimseyip etkili bir biçimde kullanabilmek, söz gelimi bir sanatçının enstrüman olarak kendine piyanoyu seçerek virtüöz seviyesine ulaşıp kariyerine usta bir piyano virtüözü olarak devam etmesi gibi düşünülebilir. Aynı kişi, piyanoyu ana branşı olarak benimseyip keman ve obuayı da iyi bir şekilde çalıyor olabilir. Fakat tek başına bir orkestra kurabilmesi ve bütün bu enstrümanları uyum içinde çalabilmesi için hepsini belli bir yetkinlikte kullanabiliyor olması beklenmektedir. Psikoterapi yöntemleri de sanatçının kullandığı bu enstrümanlara benzetilebilir, psikolog kendi enstrümanını seçip virtüöz de olmak için de çalışabilir, tek bir sesin arkasında başka sesler de duyup, dinletmek isteyebilir.

Tek bir psikoterapi yönteminin kullanılmasının olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Çünkü bazı psikopatolojilerin belli bir yöntem ile giderilmesi çoğu zaman mümkün değildir. Tek bir psikoterapi yöntemini benimsemek bazı belli başlı psikopatolojilerde işe yaramamaktadır (Neale ve Davidson,1998).  Psikoterapi yaklaşımlarının sorunun veya problemin algılanması durumunda farklı bakış açıları olabilmektedir. Örneğin bilişsel yaklaşım, otomatik düşüncelerden hareketle kişinin güncel sorunlardaki başa çıkma yöntemlerini daha işlevsel olanlarla değiştirmeye çalışır. Gestalt kuramı ise ihtiyaçların karşılanması durumundan ilerleyerek kişinin tüm yaşamına yayılan bir vurgu yaparak bunu bir nedenle açıklamaya çalışmaz ve bu noktada kişinin engeller karşısındaki yaratıcı adaptatif hareketlerine vurgu yapar (Lobb,2001, sf.27). DSM tanı ölçütlerinde bulunan psikopatolojilerle çalışan bir psikoterapistin, bu hastalıkların hepsiyle aynı yöntemle çalışması ve aynı bakış açısıyla bakması bir dezavantaj olabilmektedir.
Psikoterapinin, danışanın (veya hastanın) yaşadığı güçlükleri, ruhsal sıkıntı ve ızdıraplarını ele alan bir nevi sosyal bir ilişki olması ve bu amaç için de bazı tedavi pradigmalarını (psikanalitik, bilişsel, öğrenme ve biyolojik) kullanması gerekebilmektedir (Neale ve Davidson, 1998). Örneğin, biyolojik süreçleri anlama yolundaki gelişmeler ile beraber, kalıtım yolu ile geçen zeka gerilikleri tespit edilebilmektedir. Anne baba adayları da bu vesile ile çocuk sahibi olmadan önce olması muhtemel çocuklarının biyolojik süreçlerini takip edebilmektedirler. Öte yandan, öğrenme süreçlerini daha iyi anlamamız sayesinde zeka geriliği olan çocuklar artık sosyal ve  bilişsel açıdan daha iyi gelişebilmektedirler (Neale ve Davidson, 1998). Psikanalitik kuram terapistlere disosiyatif bozuklukları tedavi etmelerinde yardımcı olabilmektedir, bu kuram amnestik bir hastanın belirli geçmiş olayları, bu olayların yarattığı duygusal sıkıntının, onların tümüyle bastırılmasını zorlaştırdığı için hatırlayamadığı konusunu vurgulamaktadır. Humanistik ve varoluşçu terapiler, danışanlara ruhsal anlamdaki acılarının ve sıkıntılarının derinliğini ve nedenini araştırmada yardımcı olur. Aynı zamanda, varoluşçu ve humanistik terapiler, hastaları bu konularda harekete geçirme, seçimler yapma ve hayatlarını daha iyi kılma konusunda sorumluluk alma açısından yüreklendirirler (Neale ve Davidson, 1998). Çok sayıda kuram ve psikoterapi yöntemi vardır ve terapistler az ya da çok,belirli bir kuram veya düşünce okulunun koyduğu kurallar çerçevesinde hareket etmektedirler. Ancak gerekli olduğu zaman diğer terapi yöntemlerine de başvurmak, tedavi sürecinde daha faydalı olabilmektedir. Örneğin Obsesif-Kompulsif Bozukluk tedavisinde, psikanalitik yöntemler etkili olmadığı için, psikanalitik yönelimli çalışan bazı terapistler daha eyleme dönük davranışçı yaklaşımları benimsemişlerdir. Bu yaklaşımlar, analitik anlayış ile davranışçı işlemleri harmanlamış ve OKB tedavisinde daha uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır (Jenike, 1990).

Bu bilgiler ve örneklerin ışığında, tek bir psikoterapi yöntemi kullanmanın karşılaşılan vaka profiline göre, bazı olumsuz tarafları olduğunu söyleyebiliriz. Az önce bahsedilen örnekte, OKB semptomları sebebi ile psikoterapi almak isteyen bir danışan/hastanın tek bir terapi yöntemi ile ele alınması çözüm sağlayamamaktadır. Salzman’a (1980) göre serbest çağrışım, hastanın obsesyonlarını beslemektedir ve analistin tartışmaları yönlendirmede daha direkt olması gerekmektedir (akt. Neale ve Davidson, 1998).

Tek bir psikoterapi yönteminin benimsenmesi, terapistin mesleki açıdan tek bir alana kanalize olarak o alanda yetkinleşmesine yardımcı olurken, bazı durumlarda da yetkinlik yeterli olmamaktadır. Diğer terapi paradigmalarının mutlaka birbirine belirli alanlarda katkıları olabilmektedir. Bunun yanı sıra şahsi bir görüş belirtmem gerekirse eğer, terapistin belli bir ekolün çerçevesinde uzmanlaşmasının yararlı olacağını düşünmekle beraber, diğer psikoterapi yöntemlerinden de yeri geldiği zaman yararlanmanın faydası olacağını düşünmekteyim. Bilginin ve deneyimin de artması ile belirli bir çerçevede birbirine yakın olan yaklaşımların birbirini tamamlaması da belki de kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, psikoterapistin benimsediği terapi yaklaşımı dışında kalan diğer terapi ekollerinden düşünsel olarak bile olsa beslenmesi, daha çok okumaya ve araştırmaya yönlendirmesinin de olumlu bir durum olacağını düşünüyorum. Tabii ki, ortadoks Freudyen bir yaklaşım benimseyen ve bu alanda yıllarca çalışan terapistlerin, psikopatolojileri ele alırken, ne kadar hakim olsalar bile birden bire davranışçı bir yaklaşıma yönelmeleri biraz beklenmedik bir durum olabilir. Terapinin seyrini de olumsuz yönde etkileyebilir. Tam tersi, BDT yönelimli bir terapi yaklaşımında da, bilinçdışı ve rüya analizlerine, aktarım ve karşı aktarımlara bakmak terapinin bütünlüğünü ve yapısını bozacaktır. Bunun yanı sıra belli başlı terapi yöntemlerini öğrenmenin mesleki olarak katkısı da olacaktır, daha da genel düşünürsek eğer, çeşitli konularda okumanın ve öğrenmenin hem kişisel olarak hem de mesleki olarak yararı yadsınamaz. Özetle, bir yöntemi derinlemesine öğrenmek, yetkinleşmek ve etkin kullanmak son derece yararlıdır fakat tek yönlü olmanın her yerde karşılaşabileceğimiz gibi dezavantajları bulunmaktadır.






 Kaynaklar;

Davison, G. C., & Neale, J. M. (1998). Abnormal psychology. New York:
        Wiley

Jenike,M.A. (1990). Psychotherapy. In A.S. Bellack & M. Hersen (Eds.),
        Handbook of comperative treatments for adult disorders (pp. 245-
        255). New York : Wiley.

Köroğlu, E., & Türkçapar, H. (2009). Psikoterapi yöntemleri: Kuramlar 
        ve uygulama yönergeleri. Ankara: HYB Basım Yayın

Lobb, M.S. (2005) Classical Gestalt Therapy Theory. In Gestalt
              Therapy:History, Theory and Practice. Woldt, A.S.&Toman, S.M
                (Eds.) pp.21-41. Sage Publications, Inc.

Yalom,I. (2002). Grup psikoterapisinin teori ve pratiği / New York : Basic

          Books 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Ailelerinde Görülen Psikolojik Sorunlar

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) aşırı hareketlilik, dikkati sürdürmede güçlük ve yetersiz dürtü kontrolü gibi ana beli...