Psikoterapi pek çok kaynak
tarafından tanımlanan fakat çoğu zaman da, kullanılan yaklaşımlar sebebiyle bu
tanımlara uygun olmayan bir kavramdır. Türk dil kurumunun, ansiklopedilerin,
yazılan Türkçe sözlüklerin psikoterapi tanımlamaları son derece güvenilir
kaynaklar olmalarına rağmen zaman zaman eksik kalabilmektedir (Köroğlu,E. ve
Türkçapar,H., 2013). Psikoterapi, başvuruda bulunan kişinin veya kişilerin
bilişsel çarpıtmalarının düzeltilmesi, çektikleri bunaltı ve çökkünlük gibi
ruhsal sıkıntılarla baş etme becerilerinin artması için, bu konuda özel eğitim
almış kişinin (terapistin) veya kişilerin (terapistlerin) bir arada uyguladığı,
yöntemleri belirlenmiş olan, daha çok karşılıklı görüşmeye dayalı, kişiler
arası etkileşim süreci olarak tanımlanabilir (Köroğlu, E., 2013). Bu tanımlama
bile oldukça kapsamlı olmasına rağmen, bazı psikoterapi yaklaşımları bu tanım
kapsamında değerlendirilmeyebilir. Kullandıkları yöntemlere göre terapistler,
psikoterapi tanımını bir nevi kendileri de oluşturmaktadırlar. Örneğin, grup
psikoterapilerinde, terapist gerekli yetkinliğe ulaştıktan sonra benimsemiş
olduğu yaklaşım veya yöntem ile grup terapisi uygulayabilmektedir (Yalom,
2002). Hümanistik, bilişsel davranışçı, psikodinamik yaklaşımlardan veya diğer
psikoterapi yaklaşımlarından birini seçerek kendi yöntemi olarak
kullanabilmektedir (Yalom, 2002). Bireysel terapilerde de belli bir yaklaşım
ile çalışan terapistler olduğu gibi eklektik terapiler kullanan uzmanlar da
bulunmaktadır.
Psikoterapi yöntemleri
arasından belirli bir yaklaşım benimsemek, terapistin kişisel özellikleri ile
doğrudan alakalı olabilmektedir (Köroğlu,E. ve Türkçapar,H., 2013). Bu gün kullanılan pek çok hatta yüzlerce
psikoterapi yöntemi mevcuttur, ancak ruh sağlığı alanında çalışan ve uzmanlaşan
kişilerin kendi özelliklerine göre, uygun terapi yöntemini seçip bu konuda
derinlemesine bilgi sahibi olması, terapistin mesleki açıdan daha olumlu
etkilenmesine yol açabilmektedir. Söz gelimi, görüşmeler sırasında etkin ve
daha yönlendirici olmak isteyen, görüşmelerin yapılandırılmış bir şekilde
ilerlemesini uygun bulan, rasyonellik ve bilimsellikten haz eden kişilerin
Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemlerini kullanmayı tercih etmesi muhtemeldir
(Köroğlu,E. ve Türkçapar,H., 2013).
Terapistin belli başlı
psikoterapi yöntemlerini öğrenerek aralarından kendine uygun olduğunu düşündüğü
yöntemi seçmesi birçok açıdan önem teşkil edebilir. Psikanalitik Terapi
yöntemini benimseyip aktarımları ve çatışmaları ile derinlemesine çalışmak ve
bu konuda uzmanlaşmak isteyen terapistler olabileceği gibi, kişinin çözmekte
zorlandığı sorunları değerlendiren, yapılandırılmış ve kısa süreli terapi
yöntemlerinden Sorun Çözme Terapisini de kullanan uzmanlar olabilmektedir
(Neale ve Davidson,1998). Bu
durum da yukarıda bahsedildiği gibi, psikoterapi alanında uzmanlaşan kişilerin
kendi yöntemlerini seçmeleri ile süregelmektedir.
Tek bir yöntemle çalışmanın
olumlu yanlarından biri, terapistin hali hazırda bulunan onlarca terapiyi
öğrenmek ve yetkin bir şekilde kullanmak için harcayacağı enerji ve zamanı tek
bir yönteme yöneltmesi ve bu alanda çalışması durumunda, benimsemiş olduğu
yöntemi daha yüksek bir başarı oranı ile uygulayabilme ihtimalidir. Ayrıca,
tercih ettiği psikoterapi yöntemini icra etmeyi sevmesi de terapi sürecinde
olumlu bir pekiştireç olabilmektedir. Bir psikoterapi yönteminin tüm
detaylarını öğrenip etkin bir şekilde kullanabilmekle beraber, tek bir terapi
yöntemini benimsemiş psikologlar/ psikiyatristler bunu bütün çalışma
hayatlarında kullanacakları için teorik bilgileri ile paralel olarak
deneyimleri de artacaktır. Birden çok terapiyi farklı psikopatolojiler için
kullanan uzmanların da deneyim ve uzmanlık açısından gelişmeleri de olasıdır
ancak her birinde yetkin olmaları için daha uzun zamana ve çok daha fazla
deneyime ihtiyaç olduğunu düşünmekteyim. Tek bir terapi yöntemi benimseyip
etkili bir biçimde kullanabilmek, söz gelimi bir sanatçının enstrüman olarak
kendine piyanoyu seçerek virtüöz seviyesine ulaşıp kariyerine usta bir piyano
virtüözü olarak devam etmesi gibi düşünülebilir. Aynı kişi, piyanoyu ana branşı
olarak benimseyip keman ve obuayı da iyi bir şekilde çalıyor olabilir. Fakat
tek başına bir orkestra kurabilmesi ve bütün bu enstrümanları uyum içinde
çalabilmesi için hepsini belli bir yetkinlikte kullanabiliyor olması
beklenmektedir. Psikoterapi yöntemleri de sanatçının kullandığı bu
enstrümanlara benzetilebilir, psikolog kendi enstrümanını seçip virtüöz de
olmak için de çalışabilir, tek bir sesin arkasında başka sesler de duyup,
dinletmek isteyebilir.
Tek bir psikoterapi yönteminin
kullanılmasının olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Çünkü bazı psikopatolojilerin
belli bir yöntem ile giderilmesi çoğu zaman mümkün değildir. Tek bir
psikoterapi yöntemini benimsemek bazı belli başlı psikopatolojilerde işe
yaramamaktadır (Neale ve Davidson,1998). Psikoterapi
yaklaşımlarının sorunun veya problemin algılanması durumunda farklı bakış
açıları olabilmektedir. Örneğin bilişsel yaklaşım, otomatik düşüncelerden
hareketle kişinin güncel sorunlardaki başa çıkma yöntemlerini daha işlevsel
olanlarla değiştirmeye çalışır. Gestalt kuramı ise ihtiyaçların karşılanması
durumundan ilerleyerek kişinin tüm yaşamına yayılan bir vurgu yaparak bunu bir
nedenle açıklamaya çalışmaz ve bu noktada kişinin engeller karşısındaki
yaratıcı adaptatif hareketlerine vurgu yapar (Lobb,2001, sf.27). DSM tanı
ölçütlerinde bulunan psikopatolojilerle çalışan bir psikoterapistin, bu
hastalıkların hepsiyle aynı yöntemle çalışması ve aynı bakış açısıyla bakması
bir dezavantaj olabilmektedir.
Psikoterapinin, danışanın (veya
hastanın) yaşadığı güçlükleri, ruhsal sıkıntı ve ızdıraplarını ele alan bir
nevi sosyal bir ilişki olması ve bu amaç için de bazı tedavi pradigmalarını
(psikanalitik, bilişsel, öğrenme ve biyolojik) kullanması gerekebilmektedir
(Neale ve Davidson, 1998). Örneğin, biyolojik süreçleri anlama yolundaki
gelişmeler ile beraber, kalıtım yolu ile geçen zeka gerilikleri tespit
edilebilmektedir. Anne baba adayları da bu vesile ile çocuk sahibi olmadan önce
olması muhtemel çocuklarının biyolojik süreçlerini takip edebilmektedirler. Öte
yandan, öğrenme süreçlerini daha iyi anlamamız sayesinde zeka geriliği olan
çocuklar artık sosyal ve bilişsel açıdan
daha iyi gelişebilmektedirler (Neale ve Davidson, 1998). Psikanalitik kuram
terapistlere disosiyatif bozuklukları tedavi etmelerinde yardımcı
olabilmektedir, bu kuram amnestik bir hastanın belirli geçmiş olayları, bu
olayların yarattığı duygusal sıkıntının, onların tümüyle bastırılmasını
zorlaştırdığı için hatırlayamadığı konusunu vurgulamaktadır. Humanistik ve
varoluşçu terapiler, danışanlara ruhsal anlamdaki acılarının ve sıkıntılarının
derinliğini ve nedenini araştırmada yardımcı olur. Aynı zamanda, varoluşçu ve
humanistik terapiler, hastaları bu konularda harekete geçirme, seçimler yapma
ve hayatlarını daha iyi kılma konusunda sorumluluk alma açısından
yüreklendirirler (Neale ve Davidson, 1998). Çok sayıda kuram ve psikoterapi
yöntemi vardır ve terapistler az ya da çok,belirli bir kuram veya düşünce
okulunun koyduğu kurallar çerçevesinde hareket etmektedirler. Ancak gerekli
olduğu zaman diğer terapi yöntemlerine de başvurmak, tedavi sürecinde daha
faydalı olabilmektedir. Örneğin Obsesif-Kompulsif Bozukluk tedavisinde,
psikanalitik yöntemler etkili olmadığı için, psikanalitik yönelimli çalışan
bazı terapistler daha eyleme dönük davranışçı yaklaşımları benimsemişlerdir. Bu
yaklaşımlar, analitik anlayış ile davranışçı işlemleri harmanlamış ve OKB
tedavisinde daha uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır (Jenike, 1990).
Bu bilgiler ve örneklerin
ışığında, tek bir psikoterapi yöntemi kullanmanın karşılaşılan vaka profiline
göre, bazı olumsuz tarafları olduğunu söyleyebiliriz. Az önce bahsedilen
örnekte, OKB semptomları sebebi ile psikoterapi almak isteyen bir
danışan/hastanın tek bir terapi yöntemi ile ele alınması çözüm
sağlayamamaktadır. Salzman’a (1980) göre serbest çağrışım, hastanın
obsesyonlarını beslemektedir ve analistin tartışmaları yönlendirmede daha
direkt olması gerekmektedir (akt. Neale ve Davidson, 1998).
Tek bir psikoterapi yönteminin
benimsenmesi, terapistin mesleki açıdan tek bir alana kanalize olarak o alanda
yetkinleşmesine yardımcı olurken, bazı durumlarda da yetkinlik yeterli
olmamaktadır. Diğer terapi paradigmalarının mutlaka birbirine belirli alanlarda
katkıları olabilmektedir. Bunun yanı sıra şahsi bir görüş belirtmem gerekirse
eğer, terapistin belli bir ekolün çerçevesinde uzmanlaşmasının yararlı
olacağını düşünmekle beraber, diğer psikoterapi yöntemlerinden de yeri geldiği
zaman yararlanmanın faydası olacağını düşünmekteyim. Bilginin ve deneyimin de
artması ile belirli bir çerçevede birbirine yakın olan yaklaşımların birbirini
tamamlaması da belki de kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, psikoterapistin benimsediği
terapi yaklaşımı dışında kalan diğer terapi ekollerinden düşünsel olarak bile
olsa beslenmesi, daha çok okumaya ve araştırmaya yönlendirmesinin de olumlu bir
durum olacağını düşünüyorum. Tabii ki, ortadoks Freudyen bir yaklaşım
benimseyen ve bu alanda yıllarca çalışan terapistlerin, psikopatolojileri ele
alırken, ne kadar hakim olsalar bile birden bire davranışçı bir yaklaşıma
yönelmeleri biraz beklenmedik bir durum olabilir. Terapinin seyrini de olumsuz
yönde etkileyebilir. Tam tersi, BDT yönelimli bir terapi yaklaşımında da,
bilinçdışı ve rüya analizlerine, aktarım ve karşı aktarımlara bakmak terapinin
bütünlüğünü ve yapısını bozacaktır. Bunun yanı sıra belli başlı terapi
yöntemlerini öğrenmenin mesleki olarak katkısı da olacaktır, daha da genel
düşünürsek eğer, çeşitli konularda okumanın ve öğrenmenin hem kişisel olarak
hem de mesleki olarak yararı yadsınamaz. Özetle, bir yöntemi derinlemesine
öğrenmek, yetkinleşmek ve etkin kullanmak son derece yararlıdır fakat tek yönlü
olmanın her yerde karşılaşabileceğimiz gibi dezavantajları bulunmaktadır.
Kaynaklar;
Davison, G. C., & Neale, J. M. (1998). Abnormal psychology. New York:
Wiley
Jenike,M.A.
(1990). Psychotherapy. In A.S. Bellack & M. Hersen (Eds.),
Handbook
of comperative treatments for adult disorders (pp. 245-
255). New York : Wiley.
Köroğlu, E., & Türkçapar, H. (2009). Psikoterapi yöntemleri:
Kuramlar
ve
uygulama yönergeleri. Ankara: HYB Basım Yayın
Lobb,
M.S. (2005) Classical Gestalt Therapy
Theory. In Gestalt
Therapy:History, Theory and Practice. Woldt, A.S.&Toman, S.M
(Eds.) pp.21-41. Sage
Publications, Inc.
Yalom,I. (2002). Grup
psikoterapisinin teori ve pratiği / New York : Basic
Books
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder